31 Aralık 2012 Pazartesi

KAR ÜSTÜNDE SICAK ŞARAP KEYFİ






Hafta sonu Bursa’da olmanın avantajını kullanarak Uludağ keyfi yaptık. Uludağ ‘a daha önce de gelmiş olanlar bilir, kendinizi birden müthiş bir doğa ve bol oksijenin içinde bulursunuz.  Hareket etmeyi hiç sevmeyen kişiler bile mutlaka 1-2 kilometrelik doğa yürüyüşünü yaparlar. Evet bol oksijen ve hareket iştahınızı açabilir ama aslında bu dağ günü metabolizmanızı hızlandıran bir gün olur.  

Yılbaşı dolayısı ile müthiş bir kalabalığın ortasındaydık. Bu sebeple kayak yapmaya cesaret edemedim. Ama bu kar keyfini kaçıramazdım. 2 saatlik bir yürüyüşün ardından kendimizi elimizde sıcak şaraplarımızı tutarken bulduk. Bilmeyenler için anlatalım. Nedir bu sıcak şarap?

Sıcak şarap 1 litre kırmızı şaraba çeşitli baharatlar, tarçın ve bolca şeker eklenerek yapılan lezzetli mi lezzetli bir içecektir. Şekerin etkisi ile ısıtılan şarap daha kıvamlı ve şekerli bir tat alır. Baharatlar sayesinde dumanı müthiş kokar. 

Tabi içen kişi diyetisyen olunca konu gelir şarabın faydalarına. Aslında alkol insan bedenine zarar veren, dokuları harap eden bir içecektir. Dünya sağlık örgütü kadın ve erkek için alkolün tüketilebilir dozunu tayin etmiştir. Bu da kadınlar için 25g alkol, erkekler için 50g alkoldür. Yani ortalama kadınlar için 2-3 kadeh şarap yapar. Günlük olarak bu dozun üzerine çıkılmamasında fayda vardır.

Söz konusu kırmızı ve sıcak şarap olunca ise içeceğin kalori miktarı da değişir. Tabi ki sıcak şarabın kalorisi yapılırken içine eklenen şeker oranına göre artıyor.  Bizimkisi oldukça şekerli idi. 100ml kırmızı şarabı ortalama 80kkal olarak değerlendirirsek 1 kadeh sıcak şarap ise neredeyse bunun 2 katına yakın bir kaloriye eşdeğerdir. Ortalama 150kkal civarı bir enerjisi vardır. Bu da orta boy 2 adet taze meyveye eşdeğerdir.  İçilen şarap sadece 1 kadeh olunca bunun zararından çok yararının olduğun söyleyebilirim. 

Üzüm kabuğunda ve çekirdeğinde bolca bulunan antioksidanlardan biri olan resveratrol kırmızı şarabın bileşiminde vardır. Bu antioksidan başta kalp ve damar sistemi olmak üzere cilt sağlığında da etkilidir. Kısacası hem bol oksijen hem de şarap sayesinde tazelendik, yenilendik. 


Savaşların, acıların, felaketlerin ve haksızlıkların, geçip giden koca bir yıl gibi geride kalması umudu ve  2013 yılında tüm düşlerinizin gerçekleşmesi dileğiyle..

20 Aralık 2012 Perşembe

BİR DİYETİSYEN NE YER NE İÇER




Bana yöneltilen sorular arasında benim nasıl beslendiğim, ne yiyip, ne içtiğim sıklıkla yer alır. Bazıları bizim de insan olduğumuzu unutup hava ile beslendiğimizi sansalar da :) beslenme alışanlıklarımız hep merak edilmiştir. Hiçbir şey yemediğimiz, sürekli aç gezdiğimiz ve dolayısı ile dünyanın lezzetlerinden uzak kaldığımız düşünülmüştür.

Örneğin bir diyetisyenin elinde çikolata görüldüğünde dünyanın en ilginç şeyini yiyormuşuz gibi tepkiler verilmeye başlanır. Veya ola ki kazara canınız hamburger istese ve elinizde hamburger ile birisine yakalansanız sizin meslekten men edilmeniz gerektiği bile düşünülebilir:) 

Ama gerçekler bunlar değil. 

Ben her şeyi yerim:) evet gerçekten her şeyi yerim. Hatta çoğu kişinin yemediği kokoreçe bayılırım. Kolesterolüm genetik olarak bu kadar yüksek olmasa her gün bile yiyebilirim. Ben kendimi 2-3 ayda 1 yiyerek tatmin etmeye çalışıyorum. 

Sadece merak edenler için yazıyorum. İşte benim olmazsa olmaz beslenme kurallarım;

·         Kahvaltısız evden asla çıkmam! Çok geç kalmış olsam dahi en az 1 bardak süt ve biraz meyve yer ve evden öyle çıkarım. Uykumdan ödün verdiğim sürece her gün yumurtamı, peynirimi, 1-2 adet zeytinimi, ekmeğimi yerim ve olmazsa olmaz 1 fincan sütlü kahvemi mutlaka içerim. Hafta sonu kahvaltılarında bal ve kaymağa bayılırım. 25 yaşıma kadar pastırmanın tadını bilmeden gelmiş olsam da Kayserili bir eşim olduktan sonra pastırmayı da yoğun tadından dolayı oldukça sevdim. Ara ara eve alındığında asla kaçırmam:)
·         İş yerinde hasta bakarken aralarda bir şey atıştırma imkanım maalesef çok olmuyor.  Sadece ara ara masamın üzerinde hastalarıma porsiyonları göstermek için tuttuğum meyvelerimden birer birer yürütüp yeme fırsatı buluyorum:) Ama yinede her ihtimale karşı acıkırsam diye çekmecem dolu: leblebi, badem, ceviz, fındık,fıstık, kuru meyve, taze meyve, kreker olan dolu bir çekmecem var.
·         Öğlen yemeklerimi iş yerinde yiyorum. Yemekhanede ne çıkarsa çıksın hiçbirini ayırt etmem.  Sadece gün içinde beni çok enerjisiz bıraktığı ve şekerimi düşürdüğü için( hipoglisemim var) pilavları, makarnaları ve tatlıları yemiyorum. Çorbalara bayılırım. Dolu dolu 1 kase mutlaka içerim. Ana yemek olarak çoğu kişinin iş yerinde de çıktığı gibi bizde de et yemekleri, tavuk yemekleri, sebze yemekleri, baklagiller çıkıyor. Çeşit çeşit gelen her yemekten 1 porsiyon alırım. Belki önemli bir ayrıntı da şu olabilir: Yemeklerin sularını yemiyorum. Zaten fazla salçalı ve sulu yemekler midemi yaktığı için rahatsız oluyorum.
·         Ara da bir fırsatını bulursak iş arkadaşlarımız ile çay, kahve içeriz. HİÇ BİR İÇECEĞİME ŞEKER KULLANMAM!  Buna türk kahvesi de dahil tabiî ki. Bazen sağolsunlar bizi düşünen danışanlarımızın, hastalarımızın ikramları oluyor. Bazen tatlı, bazen, kek, bazen kısır getiriyorlar. Mesala aşure ayında bol bol aşurelerim oldu:) Ben yapamadığım için getirenler sağolsun bu yıl ki aşure özlemimiz de böylece giderilmiş oldu. İkramlık getirilen atıştırmalıklardan bir iki parça mutlaka tadarım. Zaten merkezde kalabalık bir ekip olduğumuz için herkese paylaştırılıyor.
·         Akşamları ben de eşim de mutfağa girmeye bayılıyoruz. Sohbet ede ede 1 saat içinde yemeklerimizi hazırlamış ve sofraya oturmuş oluyoruz. Evimizde pişmeyen hiçbir şey yok dersem yalan olmaz. Sebze, et, baklagil, çorba, bulgur pilavı( evet pirinç pilavı pişmiyorJçünkü beceremiyorum ), fırın yemekleri, balıklar…. Hepsi mutlaka yapılır. Özellikle de balık! Denizden babam çıksa onu bile yerim. Haftanın 5 günü yersem sıkılmam. Balıkla aramda böyle bir aşk var bilmem neden:)
 
·         Aslında gece çay ile bir şeyler atıştırmaya bayılırım. Bu benim öğrenciliğimden kalma bir alışkanlık aslında. Bazen bisküvi, bazen meyve ya da evde ne varsa. Ama saat 21:00 oldu mu benim yemem içmem biter. Gece asla yemek yemem, atıştırmam.Canım çok bir şeyler isterse meyve çayı içerim. Bergamotlu yeşil çaya bayılıyorum( denemek isteyenler için söylüyorum marka olarak sadece Doğuş ‘ta var).
·         Haftada 3-4 defa mutlaka ya misafirimiz gelir ya da biz bir yerlere gideriz. Ama yine de düzenimiz çok bozulmaz. Gittiğimiz yerlerde de yine aynı ev yemekleri olduğu için düzenli bir akşam yemeği yerim.  
·         Sütlerim yarım yağlıdır.
·         Yoğurdum ev yoğurdudur. Mecbur kalmadıkça dışarıdan hazır yoğurt almam.
·         Her çeşit peynir yerim. Çeçil peynir en sevdiğim peynirdir.
·         Tek yemediğim sebze :( taze ve kuru bakla. Maalesef sevmiyorum ve hiç yemiyorum.
·         Masamda sürekli sürahim vardır. Gün içinde mutlaka su içerim. 2 litre suyu yaz-kış içiyorum.
·         Bitter çikolataya bayılırım :) özellikle damağımda eriterek yemeği severim. Böyle yapınca daha bir mutlu oluyorum sanki :) Ama her gün tabiî ki yemiyorum. Çikolata aşıklarına göre benim tüketimim oldukça düşük. Haftada 1-2 defa anca.
·         Bir de çocukluk aşkım ve kış kahvaltılarımın olmazsa olmazı tahin-pekmez var tabiî ki. Yediğim miktar 1 tatlı kaşığıdır. Fazlasını yememeğe özen gösteriyorum.

Sanırsam her şeyi oldukça açıklayıcı bir şekilde aktardım. Bu yazıyı benden isteyen danışanlarıma sevgiler :)
Kendi alışkanlıklarınızı ise yorum kısmına yazabilirsiniz.

10 Aralık 2012 Pazartesi

NİÇİN BALIK YAĞI KULLANMALIYIZ?






·         Omaga-3 yağ asitleri vücudumuz tarafından üretilmezler. Mutlaka dışarıdan alınması gerekir. Omega-3 yağ asitlerini dışarıdan almanın iki yolu vardır. Birincisi tüketilen besinler ile. İkinci ise suplemanlar desteği iledir.
·         Omega-3 yağ asitlerinin vücuttaki eksikliği bebekler büyüme-gelişmeyi yavaşlatır.
·         Omega-3 yağ sit eksikliğinde bağışıklık sistemi zayıflar ve enfeksiyonlara yatkınlık artar.
·         Yaraların iyileşmesi zorlaşır.
·         Omega-3 yağ asitlerini yeterince vücutlarına alan kişilerde ani ölümler, kalp rahatsızlıkları ve damar sorunları görülme sıklığı azalıyor.
·         Omega-3 eklem arası sıvının korunmasına yardımcı oluyor.
·         Omega-3 yağ sitleri göz sağlığını koruyor. Göz kuruluğuna iyi geliyor.
·         Omega-3’ler cilt sağlığını koruyor ve yaşlanmna belirtilerini ertelerken kuruluğun giderilmesinde yardımcı oluyor.

Bütün bu nedenlerden dolayı haftada mutlaka 2 defa kızartılmamış balık yemeliyiz. Eğer bu sıklıkta balık yemiyorsanız mutlaka balık yağı kullanmalısınız. Eğer 45 yaş üstünde iseniz haftada 2 defa balık yeseniz dahi ekstra balık yağlarından destek almalısınız.
Hangi balık yağını kullanmanızı öğrenmeniz için uzmanınıza danışınız.                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                          

6 Aralık 2012 Perşembe

SAÇ DÖKÜLMESİNDE BESİNSEL NEDENLER





Saç dökülmesi bayanları da bayları da yakından ilgilendiren bir konu. Saç uzmanlarının söylemi günde 100 tel saçın dökülmesinin normal olduğu. Ancak saçların seyrekleşmeye başlaması, günde 100 telden daha fazla  telin dökülesi, saçın incelmesi doğal bir durum değil. Stres, yetersiz saç bakımı, kullanılan saç ürünlerinin uygunsuz oluşu saç dökülmesinde etken. Ancak beslenme de en az bu saydıklarım kadar saç sağlığında önemlidir.
Saç, kaş,kirpik sağlığı denildiği zaman aklımıza gelmesi gereken belli başlı besin maddeleri var. Bunları şöyle sıralayabiliriz;

·         DEMİR
Demir, en çok kırmızı et, ciğer, yumurta sarısı, hindi ve tavuk eti, pekmez ve kuru baklagillerde bulunan yaşamsal bir mineral. Bu mineralin eksikliği ne yazık ki ülkemizde her 2 kadından 1’inde görülüyor. Demir yetersizliği veya kansızlık durumunda saç, kirpik ve kaşlarımız bu durumdan hemen etkileniyor. Son zamanlarda yaşadığınız halsizlik, yorgunluk, uyku hali, şiddetlenen saç dökülmesi, üşüme hissi var ise demir değerlerinize baktırmanızda fayda vardır. 

·         ÇİNKO
Genelde mide ve bağırsak sorunları yaşayanlarda veya hayvansal kaynaklı besinleri az tüketenlerde görülen çinko eksikliği de özellikle saç dökülme nedenlerinin arasındadır. Normal kan değerinin ortalama 100 civarında olması gerekirken 70-80 değerinin altına düştüğü anda saç dökülmeleri başlar. Çinko eksikliğinizin olup olmadığını tespit edebilmek için kan tahlilli yaptırmalısınız. Eğer eksiklik var ise 1 kutu çinko suplemanı kullanmalısınız. Bunun yanı sıra et, tavuk, balık,peynir,yumurta sarısı,patates, kuruyemişlerden ise badem, fındık, fıstık çinko açısından zengin besinlerdir. Bu besinlerden destek alabilirsiniz. 

·         BİOTİN
B7 vitamini veya H vitamini olarak da bilinen biotin oldukça önemli vitaminlerden biridir. Özellikle saç,kaş ve kirpik için son derece önemlidir.  Yetersizliği genelde biotin içeren besinlerin az tüketilmesinden veya rutin şekilde çiğ yumurta yenilmesi durumunda ortaya çıkabilir. Çiğ yumurtadaki avidin proteini biotini bağlar ve yetersizliğine yol açar. Bu durumda da saç dökülmeleri artar, tırnak kırılmaları çoğalır. Eksikliğine nadiren rastlansa da dönem dönem Biotin desteği alınmasında fayda vardır. Ayrıca bira mayası, buğday, yumurta, karaciğer, tavuk, kuzu eti, ekmek, balık, süt ve peynir biotinin besinsel kaynaklarıdır.